Körüş Memedi’nin ardından…

Körüş Memedi’nin ardından…

Öncelikle Merhuma Allah’tan rahmet diliyorum.

Başta eşleri Zeynep ablaya sabırlar diliyorum.

Zaman ne kadar hızlı geçiyor…

Sermayemiz olan ömrümüz, güneşin altındaki buz gibi hızla eriyor…

 

Körüş Memedi merhum köyümüz için bir fenomendi bence…

Bir zamanlar traktörlerin ve taraktörcülerin arzı endam ettiği ve gündem olduğu dönemleri yaşadık…

Bu dönemlerde Seyit TAŞKIN’ın Bakkal Dükkanı merkezdi.

Emirsiz,Haceli,Körüş,Orijinal… Hepiniz hemen hatırlayacaksınız

 Yatsı namazı öncesi ve sonrası, dükkan tıklım tıklım dolardı.

Bu kadar müşteriyi gören Seyit TAŞKIN, ek iş olarak çay ocağı bile kurmuştu bakkal dükkanında…

 Koyun,keçi.köpek,yayla muhabbetleri Çikinaligilin gaavede,

Pulluk,patoz,römork,ekin makinesi muhabbetleri,Seyidin dükkan-gaavede yapılıyordu.

Tayırgilin gaave ise okeycilerin mekanıydı…

 İşte, köy içi denen kasaba merkezinde doğup büyümüş bir kişi olmanın verdiği avantajla  bu mekanları ve içindekileri tanıma fırsatım oldu.

 Hepsine dair az çok hikayeler dinledim.

 Bu yazımda merhum Körüş Memedi’ne dair bir hikayeyi paylaşmak istiyorum.

Tarih hangi yıllardı bilmiyoruz..

Merhum Körüş Memedi’nin Babası  Körüş İsmail’i ile Merhum Çikinaligilin Abdullah, Savaş yaylasına çoban durmuşlar…

 Sürüde  çok fazla mal var…

 Davar seçiminde Merhum Göğşen İsmaili’nin( Dedem oluyor) iki koyunu eksik çıkmış…

Çobanlarla konuşurken dedem onlara demişki;

-Bi tane olsaydı neyse, ama iki tane koyun yok diyorsunuz…Ne izi var ne derisi…Doğru söyleyin ne oldu benim koyunlara?…

 Açıklama ve izahta zorlanıyorlar…

Dedem de ikisini de mahkemeye veriyor…

Bir iki celse Ilgın’a gidip geliyorlar…

Merhum Körüş İsmai’li mahkemenin aleyhlerine sonuçlanacağını anlayınca, dedeme gelerek;

 -Komşu davadan vazgeç, şurada kapı komşuyuz birbirimizin yüzüne bakacağız. diyor. dedemi ikna ediyor. Dedem de;

 -Madem öyle mahkeme masraflarını ödeyin vazgeçeyim diyor.

Merhum Körüş İsmail’i  mahkeme masraflarına karşılık dedeme 10 Lira veriyor.

 Ancak oğlu Körüş  Memedi o zamanlar delikanlılık çağı… Babasının dedeme 10 lira verdiğini öğrenince bu durum zoruna gidiyor ve ,

-“Ben bu 10 lirayı bi şekilde onlardan alacağım.” diyerek kinleniyor.

Gel zaman git zaman, dedem gilin kağnıyla evden ayrıldığını gördüğü bir gün,  Göğşenlerin hayadına (Zemin kat) girerek, orada bulunan bir kazmayı alıp çıkıyor.

 Kazmayı 10 liraya Tathasangilin Merhum Hasan Ağaya  satıyor. Artık gönlü ferah…

Hasan Ağa ise inşaat taşı çıkaran bir adam…

Kazma, çalışa çalışa yıpranmış…

 Hasan Ağa kazmayı tamir etsin diye, o zamanlar köyün meşhur demircilerinden Gumit İbramına getirmiş.

 Gumit İbramı kazmayı görünce dedeme ait olduğunu anlamış ve kazmayı kimden aldığını sormuş.

 Hasan Ağa da; Körüş Memedinden aldım  deyince,

-Git 10 Liranı Körüş Memedinden al, kazmayı Göğşen İsmaili’ne  ver. demiş.

 Böylece 2 yıl aradan sonra kazma dedeme dönmüş…

Not:.: Bu hikayeyi Merhum Körüş Memedinin de olduğu bir ortamda dinlemiştim. Anlatanda dinleyenler de gülüyorlardı.

   Amacım kimseyi rencide etmek değil. Tatlı bir hatıra olarak sizlerle de paylaşmak istedim

Posted in yukarıçiğil.

One Comment

  1. Abi bence güzel yapıyosun giden giden geriye hep hatıralar kalır zaten eskiden olan şeyler hep güzelmiş insanların bir biriyle konuşması şakalaşması hepsi güzelmiş şimdi anı olarak hala konuşuluyor

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir