AKILLI HAYVANDAN / İNSAN TANRIYA

Hıristiyanlık Teolojisinin temelini atan Tarsuslu Pavlos; Tanrının İnsan suretinde İsa’da tecelli ettiğini Ahmet DEMİRBAŞaddia etmişti.. Sonraları bu inanç, İsa’nın Tanrının bir parçası olduğu iddiası ile devam etti.

Yahudiler İse ;İsrail (İsra –İl /Tanrıyı  yenen adam) diye adlandırdıkları Yakup Peygamber ile Tanrıyı güreştirerek ,Tanrıyı  yere indiren bir teoloji geliştirdiler…

Eski zamanlarda, Tanrının bir yanılsama olduğunu iddia eden  Hegel, Feurbach, Marx, Nietzsche gibi adamlar da çıkmıştı.

Günümüz Postmodern dönemlerinde İnsan- Tanrı ilişkisini artık biraz da İsrail’li  bir yazar olan Yuval Noah Harari, üzerinden okuyoruz.

Kendisi de bir ateist olan Harari’nin kitapları Türkiye’de de çok satanlar listesinde…

İki yıl önce Okuduğum Homo Sapiens( Akıllı Hayvan) isimli kitabından sonra, Homo Deus(Tanrı İnsan) kitabına da hızlıca göz attım…

Önce Yazar hakkında kısaca bir biyografik bilgi vermek istiyorum.

Yuval Noah Harari, dünyaca ünlü İsrailli bir yazar ve tarihçi. 1976 yılında İsrail’in kuzeyindeki Kiryat Ata’da doğdu.

ilesinin bir kısmı Lübnan, diğer kısmı ise Doğu Avrupa kökenli olan Yuval Noah Harari, üniversiteden mezun olduktan sonra İngiltere’ye gitti. Oxford’da doktora yapan Harari, daha sonra ülkesine döndü. Kudüs Hebrew Üniversitesi Tarih Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başlayan yazar, günümüzde hâlâ bu görevini sürdürüyor.

Seküler bir ailede yetişen Harari, verdiği röportajlarda kendisini, küçüklüğünden itibaren gerçekte ne olup bittiğini anlamaya çalışan biri olarak tanımlıyor. İsrail’de yasal olmaması nedeniyle kocası Itzik Yahav’la Kanada’da evlenen Harari, LGBTİ birey olmasını şöyle tanımlıyor: “Toplumda genel kabul görülen ya da doğru olduğu varsayılan hiçbir şeye inanmak zorunda değilim.”

Yazarı tanıdığımıza göre, biraz da yazar üzerinden tanımlayabileceğimiz günümüz İnsan-tanrı ilişkilerine bakabiliriz.

Şimdi post-modern zamanlardan geçiyoruz. İnsan bilinci büyük bir kaos içinde. Grek septisizmi ve post-modernitenin nihilizm evliliğinden yükselen bir bilinç doğuyor. Şüphe, inançsızlık ve isyan el ele. Benliğin her şeye karşı duyduğu keskin şüphe ve inançsızlık sonunda insanı kendine tapmaya savuruyor. Buradan bir yanılsama doğuyor. İnsanı mutlaklaştıran yanılsama, insanı doğrunun tek ölçüsü yapan yanılsama. Nietzsche’nin “üstün insanı” yeniden diriliyor. İyi ve kötünün ötesinden güçle tanımlanıyor bu insan. Sınır tanımayan kendinden geçme hazzı. Güçle ittifak kuran haz ve eğlence. Herkes bu yeni dinin ritüellerine katılmak için eroine, esrara, alkole koşuyor. Bu ritüellerden binlerce insan can çekişiyor.

Hatta buradan Hristiyanlığın Tanrı İnsan’ı yerine “İnsan Tanrı” geçiyor. Kimi psikologlar buna Ben Kuşağı adını veriyor şimdi.

Jan Twenge’nin “Ben Nesli” diye Türkçeye çevrilen kitabını da okumanızı tavsiye ederim.

En azında Z nesli denilen kuşağı tanımamıza yardımcı olacaktır.

Bu nesil, ne metafiziği tanıyor ne de kendi dışındaki varlığı. Varlığı kendisi ile başlatıyor ve yine kendisi ile bitiriyor. “İnsan Tanrı” tasavvurunu tamamen benliğe aktarıyor. Büyük bir ego, büyük bir megalomanlık ve büyük bir narsizm ! Sadece kendisini düşünen bir benlik. Aile, toplum, başkaları onun umurunda değil. Ahlakın getirdiği toplumsal mesuliyete karşı inançsızlık ve kayıtsızlık. Kişisel gelişimci “Tanrı İnsan” papazları, her sabah ayna karşısına geçerek “ben ne kadar önemliyim diyerek mutlu olun” diyorlar. Başarın, kazanın ve mutlu olun…

Mutlu mu peki?

Posted in Genel.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir